Macaristan'ın Korona virüs ile imtihanı.

#CoronaVirus hakkında birkaç faydalı bilgi COVID-19

2020 yılına damgasını vuran #coronavirus hastalığına yönelik siz değerli okurlar için derlediklerim. Nedir? Nereden çıkmıştır, Neye yol açar ve Budapeşte Macaristan'dan görüntüler eşiliğinde sunum yapacağım umarım beğenirsiniz,İnsanlık olarak özellikle son 20 yıldır bilincimizde ve hayat algımızda büyük değişiklikler yaşıyoruz. Katı, kaba, maddi ve egosal dünya algısından, düşünce ve duyguların büyük öneme sahip olduğu titreşim, enerji ve frekanslarla tanımladığımız kuantum alanı tanıma algısına doğru evrim geçiriyoruz. Aslında bu çok muazzam bir dönüşüm demek. O kadar ki bu sürecin sonunda eski kodlarla hayata bakamayacak halde olacağız. Bazılarımızın bundan korktuğu kesin ama aydınlanmanın geldiğini söyleyen ve bilen bazılarımız için bu aslında korkutucu değil müthiş heyecan verici bir geçiş dönemi…

Bu yazımda birkaç ay gibi kısa süre içinde dünyanın her yerinde gündemin ilk sırasına oturan; dolayısıyla çok konuşulan ancak gözlemlediğim kadarıyla birçok bilgi eksikliği veya tutarsızlığına da sahne olan salgın hastalık COVID-19 hakkında öğrendiklerimi ve düşünüp derlediklerimi sizlere sunacağım. Bunu yaparken mümkün olduğunca (güvenilir olduğunu düşündüğüm) kaynaklarımı da bağlantılarda paylaşacağım. Kolayca tahmin edeceğiniz sebeplerden ötürü bu kaynakların büyük bölümü maalesef Türkçe dilinde olmayacak. Şahsen yapabileceğim o yazılardan kesitler, ana fikirler sunmakla kısıtlı. Aynen de öyle yapacağım.


Koronavirüs Salgını Nedeniyle Seyahat Uyarısı (duyuru No. 9)Budapeşte Büyükelçiliği 19.03.2020


COVID-19 salgını nedeniyle pek çok ülkede, sınırların kapatılması, hava ve karayolu ulaşımlarının askıya alınması, ülkelere girişlerde sağlık raporu ibraz edilmesi, riskli bölgelerden gelen yabancıların kabul edilmemesi ya da ülkeye girişlerini takiben 14 gün karantina/gözetim altında tutulmaları gibi tedbirlere başvurmaktadır.

Farklı ülkeler üzerinden Türkiye'ye gelme teşebbüsünde bulunan vatandaşlarımızın sınırların kapanmış olmasından dolayı bazı ülkelerde mahsur kalabildikleri dikkate alınarak, vatandaşlarımızın ülkeler aşırı seyahat etmeden önce geçecekleri ülkelerdeki mevcut uygulamalar hakkında bilgi edinmelerinde fayda görülmektedir.


Saygıyla duyurulur.

1►Ocak 2020'nin başlarında, şimdiye kadar bilinmeyen bir koronavirüs, Çin'in Wuhan'daki 12 milyon nüfusunda üst solunum yolu hastalığına ve zatürreye neden oldu. 
2 ►İlk başta virüsün yılandan insana yayılabileceği düşünülüyordu. Giderek bir yarasadan gelmesi muhtemeldir, ancak koninin bir ara taşıyıcı olduğu teorisi de vardır. 

3 ►Bazı Çin şehirleri, enfeksiyonu kontrol altında tutmak için yetkililer tarafından kapatıldı.  Mart ortasına kadar Çinli hastaların yüzde 70'i iyileşti.
4► Şubat ayının sonunda virüs elli ülkede ortaya  Avustralya'dan  ABD ve Fransa  Almanya üzerinde ve  Rusya'ya .

5► Dünyadaki hasta sayısı Mart ayının ikinci yarısında 200.000'i aştı ve ölüm sayısı 9.000'in üzerindeydi. 

Çin'e ek olarak, İtalya,  Güney Kore ve İran'da daha ciddi odak noktaları ortaya çıktı . İtalya'da 2500'den fazla insan çoktan öldü. 

6► : 9 Mart'ta İtalya'nın tamamı kapatıldı.

7► İlk bakışta, ölüm oranı önceki SARS veya MERS salgınlarında olduğu kadar yüksek değildir.  Tüm hastaların% 3'ü şimdiye kadar öldü. Ölüm oranları yaşlı insanlar ve altta yatan diğer hastalıkları olanlarda daha yüksektir.

8 ► dünya ekonomisini de etkileyebilir. 
9►  12 Mart 2020'de Çin, ülkenin koronavirüs salgınını sonlandırdığını açıkladı.

10 ► Kronavirüsün Yayılımını Neler Durdurmaktan Korkması Gereken Belirtiler Nelerdir? Ülke sınırlarını kapatmanız mı gerekiyor? İtalya'daki insanlar risk altında mı? Taç-Virüs szájbarágó.
Sonuç olarak sınırlarını ilk kapatan ülkelerden biride Macaristandır.


Bu arada ben de pek çoğunuz gibi bu konularda herhangi bir uzmanlığa sahip değilim. Ancak hayatımızı bu kadar etkileyen bir konuda kendimi bilgiye her zamankinden daha aç hissediyor ve doyamıyorum.


Uzun lafın kısası: Bu yazının bir iddiası yok. Bir bilgi paylaşımı olarak okuyun lütfen.
İşte dünyayı kasıp kavuran Corona Virüsü. Hiç de öyle tehlikeli bir hali yok gibi, değil mi?

CoronaVirus, COVID-19, Corona…   Korona virüs....


Öncelikle terimleri kafamızda yerli yerine oturtalım:



‘Corona’, Latincede ‘taç’ anlamına geliyor. Hani şu kralların, kraliçelerin taktıklarından. Ancak daha çok Güneş ve benzeri yıldızların etrafındaki ışık huzmelerini (hareleri) tanımlamak için kullanılıyor. Hristiyan sanatında İsa Peygamber ve havarilerinin başlarının üstünde resmedilen çemberler de ‘corona’ olarak anılıyor.



Hastalığa yol açan virüsün de bu şekilde anılmasının sebebi, elektron mikroskobu altındaki görünüşünün benzeri bir şekle sahip olması.İlk kısmı pek çoğunuza tanıdık gelmiş olmalı: SARS.


İlk olarak 2002-2003 yılları arasında (yine) Çin’de ortaya çıkan, 2012 yılında Ortadoğu’da MERS adlı türeviyle hortlayan hastalığın bir diğer türevinden söz ediyoruz anlayacağınız.

SARS da aynen COVID-19 gibi bulaşıyordu. Yine onun gibi yüksek ateş, kas ağrısı, boğaz yanması türünden -geleneksel- grip belirtileriyle ortaya çıkıyor ve aynı şekilde gibi elleri yıkamak, vücut salgılarından uzak durmak gibi önlemlerle uzak tutulabiliyordu. Tedavi sürecinde negatif basınçlı odalarda ateş düşürücü (antipiretik) ilaçlar, steroidler ve gerekli durumda solunum cihazı kullanılarak tedavi ediliyordu. İlginç bir şekilde SARS hastalığının bir aşısı hala yok. Ve şu güne kadar 5 bin 327’si Çin’de olmak üzere dünyanın 29 ülkesinde toplam 9 binden fazla insanın ölümüne yol açmış durumda.

CoronaVirus nereden çıktı ve yayıldı?

Bugün gündemi işgal eden COVID-19 (SARS-CoV-2) hastalığının iki taşıyıcısı var. İlki yarasalar. İkincisiyse Afrika ve Uzakdoğu’da yaşayan (derisi pulla kaplı tek memeli) pangolin adlı hayvan. Yapışkan ve uzun diliyle avladığı karıncalarla beslenen pangolin, tırnaklarımızın da ana maddesini oluşturan keratinden oluşan pullu doğal zırhıyla en yaman yırtıcıların bile baş edemediği,oldukça çetin ceviz bir canlı.


Buna rağmen Pangolin soyu tükenmek üzere olan canlılar arasında yer alıyor. Çünkü peşinde doğanın en yırtıcı hayvanı var. Özellikle Japonlar ve Çinliler tarafından yenilmek ve (kıymetli derisi yüzünden) satılmak amacıyla en çok avlanan hayvan türlerinden. Çin’de BİZDEKİ AKTARLARDA SATILAN TARZDA kocakarı ilacı için de hayli yaygın bir kullanıma sahip.



Yarasa ise Çin’in bazı bölgelerinde OLDUKÇA uzun zamandır yenen hayvanlar arasında. Hastalığın ilk görüldüğü Çin’in Wuhan kenti, bahsi geçen her iki hayvanın da satıldığı bir hayvan pazarına ev sahipliği yapıyor. CoronaVirus’ün de bu hayvanları kesip parçalayan kasap ve pazarcılardan yayıldığı öne sürülüyor.



Aşağıda videoda salgın öncesi söz konusu pazarda yapılmış bir çekimi görebilirsiniz. Bu sayede Çin mutfağında neredeyse HER TÜR CANLININ gıda olarak algılandığını hatırlamış oluyoruz.


Tam bu noktada bir konuya dikkat çekmek istiyorum. İnternette ya da fiziki dünyada fare yedi, yılan yedi, yarasa yedi diye Çinlilere hakarete varan -hatta bazan direkt hakaretle başlayan- yorumlara denk geliyorum.

Bu türden kültürel gelenekler, adetler, mutfakları eleştirmek kişiyi bir anda Kurban Bayramı’nda “hayvanları gırtlaklayıp kesen vahşiler” şeklinde hayıflanan, hatta “Et yiyenler katildir” diye yakınanlarla aynı kefeye koyabilir. Yenen ve kimi zaman yenmeyen şeylerin coğrafi, kültürel, hatta kimi zaman dini birçok kökeni vardır. Dini gereği domuz eti yemeyen bir Yahudiye “Ama bacon çok lezzetli, yesen sen de seversin” denmez. Bir Yahudi’nin bir Hristiyan’a “Neden domuz yiyorsun, günah” diyemeyeceği gibi. Ya da dini gereği hayvan kurban eden bir Müslüman’ın vahşet yapmakla suçlanamayacağı gibi. Bazen yemek sadece yemek değildir.Örneğin aynı mantıkta birisi çıkıp “Kardeşim siz de bağırsak, işkembe yiyorsunuz, pistir, iğrençtir! Başka şey mi kalmadı yiyecek?” gibisinden şeyler söylese verilebilecek cevap yok (“Ben yemiyorum” demek de bir cevap değil. Emin olun yukarıda izlediklerinizi ağzına sürmeyen yüz milyonlarca Çinli vardır).

Beslenme kültürü coğrafya ile yakından ilişkilidir. Çevrenizde ne varsa onu yersiniz ve kültüre dönüşür. Örneğin Bulgar mutfağında kuyuda leopar dolması diye bir yemek yok. Tadını sevmediklerinden değil; doğalarında leopar olmadığı için.

Bu salgının kimilerine hatırlattığı, anıları hala taze bir diğer salgın hastalıksa Kuş Gribi. Ateş ve solunum yolu rahatsızlıklarıyla belirti veren ve öldürücü etkileri olan (ve yüzlerce insanı öldüren) bu hastalık da yabani kuşlar ve tavuklardan insana geçiyor. İşin acısı, sürekli form değiştirdiğinden gerçek anlamda bir aşısı -hala- yok. Bu sebeple tespit edildiği hayvanlar doğrudan imha (itlaf) ediliyor (Kuş Gribi, ‘ihbar edilmesi gereken’ hastalıklar kapsamında).

Aşağıdaki resim Macaristan'ın başkenti Budapeştede normalde trafiğin yoğun olduğu saatlerde çekilmiştir.

Budapeşte Andrassy BULVARI normalde çok kalabalık olan bir cadde ama boş...